Yargıtay Uygulamasında Türk Borçlar Kanunu Çerçevesinde

Stok Kodu:
9786256338173
%25 indirimli
595,00TL
446,25TL
9786256338173
432217
Yargıtay Uygulamasında Türk Borçlar Kanunu Çerçevesinde
Yargıtay Uygulamasında Türk Borçlar Kanunu Çerçevesinde
446.25

Bu çalışma içtihatlı mevzuat incelemesidir. (TBK. 131 – 161. maddelerinde) düzenlenen, borçların ve borç ilişkilerinin sona ermesi, zamanaşımı konusu ağırlıklı olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay Daire kararları ile araştırılmıştır. Örnek sözleşmeler çalışmamız kapsamında mevzuat araştırması yapılmış olmakla gençlere uygulamaya yönelik kaynak oluşturması açısından hazırlanmıştır.

Çalışmadan Özetler;

    818 sayılı BK'nın 126/4 ile 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK 147/6 maddesi hükümlerine göre eser sözleşmesinden doğan alacak davaları 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olup, BK'nın 128, TBK'nın 149. maddesi hükümleri gereğince zamanaşımı alacağın muaccel olması ile işlemeye başlayacaktır.
    Şahsi veya mali varlıkları tecavüze uğrayan bir kişi, zararı mevcutsa tazminat talebinde bulunabileceği gibi, kendisinin zararı ve failin kusuru olmasa dahi, devam etmekte olan hukuka aykırı müdahalenin (tecavüz) men’ini isteyebilir. Ayrıca müdahalenin men’i davası ile şartları mevcutsa tazminat davasının birlikte de açılması mümkündür. Müdahalenin men’i davasının amacı mağdurun malvarlığındaki eksilmenin, failin malvarlığından çıkacak kıymetlerle telafisi değil, sadece devam etmekte olan hukuka aykırı durumun ortadan kaldırılmasıdır. Bu itibarla müdahalenin men’i davası özünde haksız fiile dayanmakta ise de bu davaya 818 sayılı BK’nın 41. vd. maddeleri değil, muhtelif mutlak hakların korunmasına ilişkin özel kanuni düzenlemeler uygulanacaktır (Tandoğan, Haluk: Türk Mes’uliyeti Hukuku, Birinci Basıdan Tıpkı Bası, İstanbul, 2010, s. 245).
    Müdahalenin men’i davası açılabilmesi için mutlak bir hakkın ihlali şeklinde ortaya çıkan ve hâlen devam etmekte olan hukuka aykırı bir fiilin bulunması gerekir; ayrıca kusur ve zarar şartlarının varlığına lüzum yoktur. Hukuka aykırılık sona erdiği durumlarda ise müdahalenin men’i davası açılması mümkün değildir; şartları varsa tazminat davası açılabilir. Bu itibarla müdahalenin men’i davası aynî bir dava olup, herhangi bir hak düşürücü süreye veya zamanaşımına tabi değildir; hukuka aykırılık devam ettiği sürece bu dava açılabilir. Ancak müdahalenin men’i davasıyla birlikte veya bu davadan ayrı açılan tazminat davası müdahalenin men’i davasından farklı olarak haksız fiil zamanaşımına tabidir. Haksız fiil zamanaşımı mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (818 sayılı BK) 60. maddesinde düzenlenmiştir. Ayrıca 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı TBK) 72. maddesinde de benzer düzenleme yer almaktadır. 818 sayılı BK’nin 60. maddesinde haksız fiillere uygulanacak üç zamanaşımı süresi belirlenmiştir. Bunlar, zarar görenin zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren başlayacak bir yıllık zamanaşımı; fiilin vukuundan itibaren işleyecek on yıllık zamanaşımı ve fiilin aynı zamanda ceza kanunlarında düzenlenmiş olması hâlinde uygulanacak olan ceza zamanaşımı süreleridir. Hemen belirtilmelidir ki 6098 sayılı TBK’nin 72. maddesinde 818 sayılı BK’nin 60. maddesinden farklı olarak zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren başlayacak zamanaşımı süresi iki yıl olarak belirlenmiştir. Kanun’da belirlenen kısa zamanaşımı süresi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yıl olarak belirlenmiştir (818 sayılı BK’da bu süre bir yıldır). Bu zamanaşımı süresinin başlaması için zarar görenin hem zararı hem de tazminat yükümlüsünü öğrenmesi şarttır. Zararın öğrenilmesi, zarar görenin, zararın varlığı ile onun nitelik ve özelliğinin, kapsamının ondan mümkün olduğunca ve beklenebilir şekilde hukuki olarak ileri sürmeye imkân verecek şekilde öğrenilmesi anlamına gelmektedir. Bununla birlikte zarar gelişme, oluşma aşamasında olup henüz tamamlanmamış ise zamanaşımı süresi işlemeye başlamaz. Ancak zarar sürekli ve her günün zararı belirlenebiliyor ise her günün zararına ait dava hakkı o günden itibaren işlemeye başlar. Başka bir deyişle zararın mütemadi olması zamanaşımının işlemesine engel değildir. Örneğin haksız fiil nedeniyle bir şeyin kiraya verilememesi veya işletilememesi neticesinde uğranılan kâr mahrumiyetinde, günlük kâr mahrumiyeti belirlenebilir olduğundan, her güne ait zararın zamanaşımı o günden itibaren işlemeye başlar (Tandoğan, s. 357).
    Haksız alıkoyma nedeniyle hak sahibinin zararı sürekli ve belirlenebiliyor ise her günün zararına ait dava hakkı o günden itibaren işlemeye başlar. Buna karşılık TMK’nin 995/1 maddesi gereğince iyi niyetli olmayan zilyedin “geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler” için açılan tazminat davalarında zamanaşımı süresinin belirlenmesine ilişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları esas alınacaktır. Buna göre haksız zilyet malı kullanmış ise 818 sayılı BK’nin 126. (6098 sayılı TBK’nin 147.) maddesinde kira alacakları için kabul edilen beş yıllık zamanaşımı süresi; haksız zilyedin malı başkasına kiralaması veya diğer suretle maldan kazanç sağlaması durumunda ise davacının davayı tavsifine göre ya 818 sayılı BK’nin 414. maddesi kanalıyla 818 sayılı BK’nin 125. maddesi gereğince on yıllık zamanaşımı süresi ya da haksız fiil hükümleri gereğince haksız fiil zamanaşımı uygulanacaktır.
    6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlükte olduğu dönemde 319 uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı def'i cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı def'inin ileri sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir. Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı def'i de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı def'inde bulunulabileceği kabul edilmelidir.

Bu eserin hazırlanmasında büyük özveride bulunarak yardımlarını esirgemeyen, Sn. Alihan Yenipınar’a, en içten duygularımla minnet ve şükranlarımı sunarım.

Eserin basımını üstlenen;

Platon Yayınevi çalışanlarına ve emeği geçenlere çok teşekkür ederim.

Filiz Berberoğlu Yenipınar

Bu çalışma içtihatlı mevzuat incelemesidir. (TBK. 131 – 161. maddelerinde) düzenlenen, borçların ve borç ilişkilerinin sona ermesi, zamanaşımı konusu ağırlıklı olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay Daire kararları ile araştırılmıştır. Örnek sözleşmeler çalışmamız kapsamında mevzuat araştırması yapılmış olmakla gençlere uygulamaya yönelik kaynak oluşturması açısından hazırlanmıştır.

Çalışmadan Özetler;

    818 sayılı BK'nın 126/4 ile 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK 147/6 maddesi hükümlerine göre eser sözleşmesinden doğan alacak davaları 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olup, BK'nın 128, TBK'nın 149. maddesi hükümleri gereğince zamanaşımı alacağın muaccel olması ile işlemeye başlayacaktır.
    Şahsi veya mali varlıkları tecavüze uğrayan bir kişi, zararı mevcutsa tazminat talebinde bulunabileceği gibi, kendisinin zararı ve failin kusuru olmasa dahi, devam etmekte olan hukuka aykırı müdahalenin (tecavüz) men’ini isteyebilir. Ayrıca müdahalenin men’i davası ile şartları mevcutsa tazminat davasının birlikte de açılması mümkündür. Müdahalenin men’i davasının amacı mağdurun malvarlığındaki eksilmenin, failin malvarlığından çıkacak kıymetlerle telafisi değil, sadece devam etmekte olan hukuka aykırı durumun ortadan kaldırılmasıdır. Bu itibarla müdahalenin men’i davası özünde haksız fiile dayanmakta ise de bu davaya 818 sayılı BK’nın 41. vd. maddeleri değil, muhtelif mutlak hakların korunmasına ilişkin özel kanuni düzenlemeler uygulanacaktır (Tandoğan, Haluk: Türk Mes’uliyeti Hukuku, Birinci Basıdan Tıpkı Bası, İstanbul, 2010, s. 245).
    Müdahalenin men’i davası açılabilmesi için mutlak bir hakkın ihlali şeklinde ortaya çıkan ve hâlen devam etmekte olan hukuka aykırı bir fiilin bulunması gerekir; ayrıca kusur ve zarar şartlarının varlığına lüzum yoktur. Hukuka aykırılık sona erdiği durumlarda ise müdahalenin men’i davası açılması mümkün değildir; şartları varsa tazminat davası açılabilir. Bu itibarla müdahalenin men’i davası aynî bir dava olup, herhangi bir hak düşürücü süreye veya zamanaşımına tabi değildir; hukuka aykırılık devam ettiği sürece bu dava açılabilir. Ancak müdahalenin men’i davasıyla birlikte veya bu davadan ayrı açılan tazminat davası müdahalenin men’i davasından farklı olarak haksız fiil zamanaşımına tabidir. Haksız fiil zamanaşımı mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (818 sayılı BK) 60. maddesinde düzenlenmiştir. Ayrıca 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı TBK) 72. maddesinde de benzer düzenleme yer almaktadır. 818 sayılı BK’nin 60. maddesinde haksız fiillere uygulanacak üç zamanaşımı süresi belirlenmiştir. Bunlar, zarar görenin zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren başlayacak bir yıllık zamanaşımı; fiilin vukuundan itibaren işleyecek on yıllık zamanaşımı ve fiilin aynı zamanda ceza kanunlarında düzenlenmiş olması hâlinde uygulanacak olan ceza zamanaşımı süreleridir. Hemen belirtilmelidir ki 6098 sayılı TBK’nin 72. maddesinde 818 sayılı BK’nin 60. maddesinden farklı olarak zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren başlayacak zamanaşımı süresi iki yıl olarak belirlenmiştir. Kanun’da belirlenen kısa zamanaşımı süresi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yıl olarak belirlenmiştir (818 sayılı BK’da bu süre bir yıldır). Bu zamanaşımı süresinin başlaması için zarar görenin hem zararı hem de tazminat yükümlüsünü öğrenmesi şarttır. Zararın öğrenilmesi, zarar görenin, zararın varlığı ile onun nitelik ve özelliğinin, kapsamının ondan mümkün olduğunca ve beklenebilir şekilde hukuki olarak ileri sürmeye imkân verecek şekilde öğrenilmesi anlamına gelmektedir. Bununla birlikte zarar gelişme, oluşma aşamasında olup henüz tamamlanmamış ise zamanaşımı süresi işlemeye başlamaz. Ancak zarar sürekli ve her günün zararı belirlenebiliyor ise her günün zararına ait dava hakkı o günden itibaren işlemeye başlar. Başka bir deyişle zararın mütemadi olması zamanaşımının işlemesine engel değildir. Örneğin haksız fiil nedeniyle bir şeyin kiraya verilememesi veya işletilememesi neticesinde uğranılan kâr mahrumiyetinde, günlük kâr mahrumiyeti belirlenebilir olduğundan, her güne ait zararın zamanaşımı o günden itibaren işlemeye başlar (Tandoğan, s. 357).
    Haksız alıkoyma nedeniyle hak sahibinin zararı sürekli ve belirlenebiliyor ise her günün zararına ait dava hakkı o günden itibaren işlemeye başlar. Buna karşılık TMK’nin 995/1 maddesi gereğince iyi niyetli olmayan zilyedin “geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler” için açılan tazminat davalarında zamanaşımı süresinin belirlenmesine ilişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları esas alınacaktır. Buna göre haksız zilyet malı kullanmış ise 818 sayılı BK’nin 126. (6098 sayılı TBK’nin 147.) maddesinde kira alacakları için kabul edilen beş yıllık zamanaşımı süresi; haksız zilyedin malı başkasına kiralaması veya diğer suretle maldan kazanç sağlaması durumunda ise davacının davayı tavsifine göre ya 818 sayılı BK’nin 414. maddesi kanalıyla 818 sayılı BK’nin 125. maddesi gereğince on yıllık zamanaşımı süresi ya da haksız fiil hükümleri gereğince haksız fiil zamanaşımı uygulanacaktır.
    6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlükte olduğu dönemde 319 uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı def'i cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı def'inin ileri sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir. Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı def'i de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı def'inde bulunulabileceği kabul edilmelidir.

Bu eserin hazırlanmasında büyük özveride bulunarak yardımlarını esirgemeyen, Sn. Alihan Yenipınar’a, en içten duygularımla minnet ve şükranlarımı sunarım.

Eserin basımını üstlenen;

Platon Yayınevi çalışanlarına ve emeği geçenlere çok teşekkür ederim.

Filiz Berberoğlu Yenipınar

Garanti Bankası Kartları
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 446,25    446,25   
2 232,05    464,10   
3 157,68    473,03   
6 80,33    481,95   
9 54,54    490,88   
Diğer Kartlar
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 446,25    446,25   
2 -    -   
3 -    -   
6 -    -   
9 -    -   
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat